Bu sitede yayımlamış yazıların tüm hakları © yazarlarına aittir. Yazarlardan izin almadan başka yerde kullanmayınız.
Kim Olmalı?-Ön Okuma-
Sezon: 1 Bölüm: 1 Oğuzhan Özbay
« Kısalar »
Veczhun Romanı - Diyalog
Zaman ne kadar hızlı akmaktadır? Yavaş ya da hızlı demek için bir dayanağımız olmak zorunda… Belki iki göz kırpışımız arasındaki süreyi temel alarak zaman hakkında bir algı oluşturuyoruz belki de düne ne kadar uzak olduğumuz ve yarını ne kadar yakınsadığımız ile ilişkilendiriyoruz. Bir şekilde zamanın içinde kendimizi konumlandırıp onun akışına ayak uydurabiliyoruz, daha doğrusu uydurabiliyorduk. Teknolojinin bize getirdiği hız sayesinde daha önceden yaptığımız her işe yeni bir hızlı hal peyda ettik. Bunun bize kazandırdığı fazla zamanı ise daha fazla hızı arttırılmış işle doldurduk. Beynimizde sayısız fonksiyonu bir arada sürekli olarak çalıştırmayı becerdik. Önceleri bu kazanç ekonomik işlerde kendini göstermişti sonraları günlük işler ve ihtiyaçlar ile daha ileri seviyede hız elde etmişken durmayarak bunu tüm uğraş alanımıza yaydık. İletişimimizi dünyaya açtık dünyayı iletişime açmaktan bahsetmiyorum… Kendimizi iletişime o kadar açtık ki yalnız kalamaz olduk. Her an biri ya da bir...
Rüzgârın sert estiği bu yerde oturmuş, elimdeki çakıyla, sırtımı yasladığım kayanın güç aldığı bir diğer kayanın üstündeki, avucumla kenara ötelediğim toz birikintisinden ve öbekleşmiş çalı çırpıdan arınmış, düz ama yer yer çukurlarıyla pürüzlü duran alana kazıyarak yazmaya başladığım bir tarihin daha gün hanesini henüz yazmışken hayalini kurduğum geleceğin düşüncelerimden şekillenmiş görüntüleri gözümün gördüklerinden daha seri bir hızda beynimde sahnelenmekteydi ki benim kendime olan inancımı da sorgulatacak derecede beni karamsarlık ve kuşkuya sürüklemekte başarılı oldukları kadar, bana geleceği ve geçmişi değiştirme gücü verme etkilerinden ötürü heyecanlandırmaktan da geri kalmayan ama bir yandan da benim yaptığım işi yani burada binlerce yıldır öylece duran bir kayayı kazıma eylemimi anlamlı kılan, bilincimi sonraki düşüncelerime hazırlayıp bir zaman makinesi görevini bu kayaya yüklememe fırsat verip, zamanı değiştirebilecek yeterliliğe yükseltmemi olanaklı hissetmeme sebep olan ...
Geçen yüzyıl insanlık olarak teknolojide sıçrayış yaptığımız bir dönemdi. Bu sıçrayışı ise önceki yüzyıllarda düşünme ufkumuzu genişletmemize borçluyuz. Düşündük, hayal ettik, bilgiyi derleyip yaydık ve sosyal bilimlerin çalışma sahasına soktuk. Bu gelişimi kimi yerde sindiremedik kimi yerde elimize yüzümüze bulaştırdık ama sonuçta adım atıp yol kat etmeyi başarabildik. Refah içinde geçen ömürler, rahat etmiş bünyeler hevesindeydik belki ama sıklıkla tam tersi sonuçları doğuranlar olduk.
Hata yaparken keşfettiğimiz şeyler olduğu gibi keşfederken hataya düştüğümüz şeyler de oldu. Ders aldıklarımız vardı, ders olarak anlattıklarımız vardı. İyi veya kötü, bir şekilde geliştik ve gelişmeye devam ediyoruz. Hala elimizden geldiğince hayal ediyor, hala ümitvar bir şekilde yenilik için çabalıyoruz. Bu eylemler, eskiden dünyanın belli başlı bir kesiminin elindeyken bugünkü iletişim ve bilgiye ulaşma kolaylığıyla birçok insanın ilgisiyle sürdürülüyor. Naçizane ben de böyle sıradan bir insan o...
Anahtarlığını cebinden çıkartıp takılı anahtarlardan en eski olanını gözü ile seçtikten sonra kapıyı açmak için deliğe götürdü. İki tık sonra kapı açık konuma gelmişti ama adam içeri girip girmeme konusunda tereddütteydi. Derin bir nefes çekti ciğerlerine ve onu usulca geri salarken kapıyı da aynı yavaşlıkla öteledi. Elini, sağ yanındaki duvara doğru kontrolsüzce yapılmış izlenimi veren bir hareketle savurdu; çarpan elin şiddetiyle elektrik düğmesinden küçük bir kıvılcım çıktı ama böylece ışığı da yakmış oldu. Önünde aşağı doğru inen merdiven basamakları vardı. Adam kafasını geriye doğru yaslayarak basamakları önüne bakmadan tek tek inmeye başladı. Sendelemesi normaldi; buna rağmen anormal davranışları, normal olmayan başka bir durum doğurmadan aşağıya kadar inmesine mani olmamıştı. Son basamağı adımlarken başını önüne düşürdü ve aynı anda elini cebini attı. Çıkardığı paket sigara ve çakmağı parmaklarına bölüştürdü.
Bodrumun zeminine ayak basınca çakmağını, dudağına iliştirdiği siga...
Tersineydi her şey, baktığı ile gördüğü tersineydi. Ağaç görüyordu ama tersineydi: Dalları göğe kök salmış bir ağaç... Kapadı ense gözünü, örttü saçlarıyla üstünü. Normaldi şimdi her şey; anormal olan o iş bilmez doktorun ektiği gözdü.