Geçen yüzyıl insanlık olarak teknolojide sıçrayış yaptığımız bir dönemdi. Bu sıçrayışı ise önceki yüzyıllarda düşünme ufkumuzu genişletmemize borçluyuz. Düşündük, hayal ettik, bilgiyi derleyip yaydık ve sosyal bilimlerin çalışma sahasına soktuk. Bu gelişimi kimi yerde sindiremedik kimi yerde elimize yüzümüze bulaştırdık ama sonuçta adım atıp yol kat etmeyi başarabildik. Refah içinde geçen ömürler, rahat etmiş bünyeler hevesindeydik belki ama sıklıkla tam tersi sonuçları doğuranlar olduk.
Hata yaparken keşfettiğimiz şeyler olduğu gibi keşfederken hataya düştüğümüz şeyler de oldu. Ders aldıklarımız vardı, ders olarak anlattıklarımız vardı. İyi veya kötü, bir şekilde geliştik ve gelişmeye devam ediyoruz. Hala elimizden geldiğince hayal ediyor, hala ümitvar bir şekilde yenilik için çabalıyoruz. Bu eylemler, eskiden dünyanın belli başlı bir kesiminin elindeyken bugünkü iletişim ve bilgiye ulaşma kolaylığıyla birçok insanın ilgisiyle sürdürülüyor. Naçizane ben de böyle sıradan bir insan olarak gelişmek adına ne yapabiliriz düşünmekteyim. Herkes kadar, kendimce ve beyhudeden hallice fikir sıkmaktan öteye, adım attırabilecek kudreti olmayan biri olarak içimde tutarak da faydalı olamayacağımın farkındayım. En iyisi sallayım gitsin de iyi veya kötü bir şekilde gelişmede benim de yerim olsun. Hadi hiç değilse “benim aklıma gelmişti”cilerin arasında yerim olsun. Böyle deyince de hiç akla hayale gelmeyecek bir şeyler söyleyeceğim hissi oluşturmak istemem çünkü istediğim başka bir şeydir. İnsanlık zaten o gelişim yolunda gidecektir ama kim önden giderse, kim diğerlerinden bir adım önde giderse yolu o çizecektir. Heh, işte o önde giden, bayrak sallayan, bıyık altından gülerken gözünden hikâyeler okunabilen sancaktar olmamızdır temennim.
Malum, ülke olarak bu şerefe pek nail olamıyoruz. Gönül ister ki; "adamlar yapmış," demek yerine "adamlar bizim yaptığımızı yapmış," diyelim. Hoş olurdu… Çinli bizi kopyalasa, ben gurur duyarım. Amerikalısı gıpta etsin, Rusu “şunu da mı yaptınız?” diye sorsun, biz de “var öyle bir şey,” diye cevap verelim. Hayal kurmak, tabi böyle fantezi olunca keyif verici oluyor ama gerçeğe yakın bir şeyler olduğunda kendi içimizdeki öğrenilmiş çaresizliğin esiri oluyoruz. Derim ki; çok da egomuzu yormadan bu işe bir el atalım. Daha doğrusu, iyisi, imkânlısı vardır her şeyin; bırakalım onları kendi hallerine biz neyi yapabiliriz ona bakalım. Yapmak da şart değil bir yerden bir hevesimiz, ilhamımız olsun belki birkaç nesle içimize sirayet etmiş olan vücut bulur.
Bu düşüncelerin dürtmesiyle bu seriye başlıyorum. “Bir Adım Ötesi” için 40 adet ileride olması muhtemel ürün fikri sunacağım. Dediğim gibi: Bunlar, çok orijinal şeyler olmayabilir aksine daha önce çok söylenmiş şeyler olabilir ama bir atlamalık takatimiz varsa en azından onu sağlam bir yere yapmak için belirlediğim icatlar veyahut yenileşimleri sunmaktır gayem. Geliştirmek için yüzbinlerce şey varken radarımıza girmesi elzem olan, hedef olarak belirlememiz ise faydalı olacak olanların seçkisi diyebiliriz. Bu seçki bir tek bana ait olmak zorunda da değil bu girişimi destekleyecek, kendi başatlarını sunacak olanlar da katkı sağlayabilir. Anlatılacak ürünlerle ilgili görsel hazırlamak isteyen olursa bir adım ötesi hepimize berraklaşır.
Gelişimin ne yönde olacağı “çoğunluğun iyiliği mi?” yoksa “çoğunlukla iyilik mi?” sorunsalını göz ardı etmeyi tercih ediyorum. Yani, “askeri alanda yapılacak bir gelişmenin insanlığa ne yararı olacak?” ya da “insanları daha fazla tembelleştirecek bir ürünün eksileri artılarını geçmez mi?” gibi insancıl düşünmek teknolojinin ilkel hassasiyetine ve harman yeri gibi olmuş kaos ortamına uygun olmayacaktır. O seviye bir adım ötesi değil, belki insanlığın altın çağı olabilecek bayırın tepesi ki şu an için uzağız. Samimiyetsiz dev şirketler gibi ikiyüzlü olmaktansa vuralım teknolojinin dibine, koyalım gönlümüzce rast gelsin belki iyi olur. Kara aynaya bakmaya yüzümüz olur, öz eleştiri yapacak duyarlı insan sayımız artar. Zaten bu gelişmeler bir adım ötede illa gerçekleşecektir: Biz sadece ilk binip oturalım, ayakta gitmeyelim derdindeyiz. Gelişmesek bile genleşelim, kabımızı dolduralım, gören kalıbımızdan korksun.
Konusunu bu kadar açmışken bu manifestonun altına hemen ilk aklıma gelen ürünlerden birini ekleyeyim. Böylece, seri başlamış olsun…
Artdüşen (Tahkim Konteyneri)
Şu an ülkemizde Kara, Hava ve Deniz olmak üzere üç kuvvet bulunmaktadır. Tabi yan ürünler ve bunların altlarında ordular mevcut ama genel olarak düzen bu şekilde. Bunlara bir dördüncüsünün eklenmesi yönünde düşüncem vardı ama Trump benden önce davranarak geçenlerde Uzay Kuvvetlerini kurmayı planladıklarını belirten bir açıklamada bulundu. Uzay güzel, uzayı severiz, kuvvetlisi bizi bilim kurgunun her türlüsüne sürükler ama bizim için uzay konusu daha açılmadığından başka bir konuda kuvvet meydana getirmekti benim düşüncem. Tamamen robotik ve siber güçler üzerine bir kuvvet olması gerekliliği hissediliyor. Şu an savaşlarda ufak tefek bu tarzda kongitler (drone) ihalar kullanılarak adımlar atılıyor. Ülkemizde bu alanda güzel çalışmalar yapılıyor ortaya ürün çıkartılabiliyor. Çünkü daha işin başındayız, ipin ucu henüz kaçmadı ve gayet de uygulanabilir; mevcut teknoloji ile biraz merakı olan kişinin yapabileceği zorluk seviyesinde. Bunları geliştirip en muntazam hale getirmek için çaba sarf etmemiz yararımıza olacak. Bunlarla ilgili de fikirlerim olacak ama onlara sonraki bölümlerde değinirim. Asıl dikkat çekmek istediğim yeni bir kuvvet gereksinimi doğduğudur. Buna “Bilişim Kuvvetleri,” deriz “Yapay Kuvvetler,” deriz artık o zaman aklımıza ne yatarsa onu söyleriz ama içerik belli. Çoğunlukla robotlardan, insansız araçlardan ve bilgiyi kontrol edebilen az sayıda insandan oluşması gereken bir ordu olmalıdır. Bu ordunun ilk işlevi diğer ordular için bilgi sağlamak olabilir ama zaman içerisinde belirleme-saptama, etkisiz hale getirme, tahkim etme, geri hizmet sağlama, şaşırtmaca, sabotaj, koruma vb. işlevleri gelişerek dallanıp budaklanacaktır.
Şimdi, bu ordunun belli bölgeleri tahkim etmek için elinde bulundurması gereken bir üründen bahsedeceğim. İsmini “Artdüşen“ koydum ama öyle kraliyet ailesinden falan değil, bildiğiniz konteyner gibi bir şey. Zamanında çok bilgisayar oyunu oynadık, çok gördük geçirdik, bu oyunlardan gelecekte geçenlerde havadan bir anda bulunduğun konuma inen ve içinden asker, mühimmat, robot gibi artık siparişte ne varsa onların çıktığı kutuları gördük. Bir anda bölgede üstünlük sağlayabilmenizi olanaklı kılan bu destekle oyunun kaderi değişebiliyordu. “Reinforcement Have Arrived” sözünü duyup da yüreğine su serpilmeyen insan var mıdır? Şu an bu teknoloji yapılabilir durumda mıdır? Gayet tabi; gerekli olan her türlü teknik altyapı hazır. Bakınız; Elon Musk dikey yapıdaki roketleri fırlatıp geri yerine oturtabiliyor. Bunu konteyner gibi bir yapı için düşününce denge ve güvenlik açısından daha da uygulanabilir olduğunu sezebiliriz. Bunu ilk aşamada uçak bırakır sonra kendi havalanıp belli bir noktaya inebilir. Sonrasında roket gibi yakıtlı olacak diye bir kaide yok dev boyutta kongitlerden de faydalanılabilir. Kendi kendini uçuracak, indigi yerde yürüyecek bir tasarımı olursa tadından yenmez.
Çok zor değil, bugün el atsak birkaç seneye ufak tefek bir prototipini çıkartırız. Her türlü elimizi güçlendirir. İndiği yerde siper görevi görebilir. Herhangi bir durumda kendi kendini imha edebilir. İnsan koymayız belki içine: Kim bilir bahsettiğim yapay kuvvetler olursa içinden çıkıp bir anda etrafa dağılan robotları görmek psikolojik olarak bile düşmanı bitirebilir. Robotun insafı olmaz sonuçta; tersi pistir. Robot konusunda değineceğimiz çok şey olacak çünkü henüz dünyanın robotları yeni yeni emekliyor. Fırsatlar ayağımızın dibinde, umarım ki uzaklaşmadan bir yerden yapışıp kabullenemesek de bu düzenin içinde kendimize sağlam bir yer buluruz. Ya hep kullanılan üzerinde bir şey denenen tarafta olacağız ya da düzenin içinde olup olaylara müdahale etme gücü elde edeceğiz. Geriye dönüp bir bakalım milyon arkadaş yola çıkmıştık ama sadece birimiz o yumurtaya girdik ve söz sahibi olduk. İçerideysek bir adımız var: Üzerine sifon çekilenlerden de olabilirdik. Gerçekler bu…
Hiç değilse cephedeki askerlere mühimmat, erzak hatta sivillere insani yardım götürecek tipleri yapılsa bile büyük fayda sağlayacaktır. Bunu bir düşünelim.
Bir sonraki bölümde güncelden devam ederek askeri alanda bir araç daha ele almayı düşünüyorum. “Tel Kene” için takipte kalınız.