╒══►
Dizikitap.com
◄══╛
DZKTP
Liste
Yakınlaştırma
Öykü

Öykü

Kapat

░ Pozitif Olasılık ░

Pozitif Olasılık

Anahtarlığını cebinden çıkartıp takılı anahtarlardan en eski olanını gözü ile seçtikten sonra kapıyı açmak için deliğe götürdü. İki tık sonra kapı açık konuma gelmişti ama adam içeri girip girmeme konusunda tereddütteydi. Derin bir nefes çekti ciğerlerine ve onu usulca geri salarken kapıyı da aynı yavaşlıkla öteledi. Elini, sağ yanındaki duvara doğru kontrolsüzce yapılmış izlenimi veren bir hareketle savurdu; çarpan elin şiddetiyle elektrik düğmesinden küçük bir kıvılcım çıktı ama böylece ışığı da yakmış oldu. Önünde aşağı doğru inen merdiven basamakları vardı. Adam kafasını geriye doğru yaslayarak basamakları önüne bakmadan tek tek inmeye başladı. Sendelemesi normaldi; buna rağmen anormal davranışları, normal olmayan başka bir durum doğurmadan aşağıya kadar inmesine mani olmamıştı. Son basamağı adımlarken başını önüne düşürdü ve aynı anda elini cebini attı. Çıkardığı paket sigara ve çakmağı parmaklarına bölüştürdü.

Bodrumun zeminine ayak basınca çakmağını, dudağına iliştirdiği sigarayı yakmak için yüzüne yaklaştırdı. Sigarayı yakarken çektiği nefesle birlikte dumanlı iki sözcük mırıldandı.

“Belki bugün…”

Müstakil bir evin alt katını kaplayan bu bodrum her ne kadar geniş bir alan olsa da içerisindeki kalabalık bunun aksini hissettiriyordu. Üst üste istiflenerek bir kenara terk edilmiş eşyalar, sıra sıra dizili metal iskelet raflar, hurda vasfını da kaybetmek üzere gün sayan ıvır zıvır, teknik bir anlam barındıran alet edevat ilk bakışta görülenlerdi. Loş ışığın gölgelenmesine çare olamadığı bölümüydüyse bir farklılık seziliyordu.

Adam birkaç adım attıktan sonra metal raflardan birinin arkasında kalmış olan bir başka elektrik anahtarına dokundu. Gölgelenen bölge dört taraflı spot ışıklarla neredeyse gündüz aydınlığına yakın bir ışıkla belirdi. Bodrumun diğer yarısında nispeten daha düzenli ve temiz bir alan vardı. Bu alanda ilk göze çarpan, dişçi koltuğundan evrimleşerek, giderek arkaya doğru büyüyen bir cihazdı. Oturulduğunda bir başın yerleşeceği belli olan bölümün üzerine doğru dökülen kabloların her biri üst kısımda bir başka parçaya bağlanıyordu. Bu toplama parçaların hepsinin oluşturduğu bütünün tam orta yerinde pek de büyük olmayan bir ekran vardı. Ekranda “117. Deneme” başlıklı bir rapor siyah zemine beyaz renkte görüntüleniyordu. Bitişiğinde daha büyük olan -bir bilgisayar monitörü olduğu belli olan- ekranda ise ekran koruyucu çalışıyordu. Yan tarafta duran masaya dönük bir sandalyeye oturan adam makineye bağlı fareyi oynatınca ekran koruyucu devre dışı kaldı. Ekranda “Hoş geldin Isaac” yazıyordu. İki saniye sonra ise “Nasılsın?”

Sigarasını önündeki kül tablasına bastırarak söndüren Isaac üst vücudunu arkaya döndürüp bütün kalabalıktan, cihazlardan ve parçalanmış ev aletlerinin oluşturduğu yığından ilk bakışta ayrışan, yarım metreküp boyutundaki, mat siyah bilgisayar kasası benzeri cihazın üstündeki kırmızı tuşa bastı. Etrafa serpiştirilmiş ufak boyutlu hoparlörlerden “Kuantum bilgisayarını açtığına göre; yeni bir deneme yapmak mı istiyorsun?” diyen kadın sesi duyuldu. Aynı anda ekranda da bu soru yazıyordu. Isaac, kısığa yakın bezgin bir ses tonuyla “Galiba, emin değilim ama günlerden beri ilk kez buradayım. Fakat beni buraya getiren güdünün daha fazlasını arzulattığını söyleyebilirim,” dedi. Başını hızlıca iki yana sallayıp sol elini yüzüne kapadı. Yapay zeka “İyi misin?” dedi bir saniye sonra tekrarladı ve bir saniye sonra yine “İyi misin Isaac?”

Isaac nerede olduğunu unutmuş gibi bir halle kaşları çatık bir vaziyette yüzünü cihaza doğru kaldırarak “İyiyim Lena,” dedi. Lena “118. deneme için hazır olduğunu düşünmüyorum,” dedi. Isaac başka neler söyleyeceğini merak eder bir şekilde kollarını bağlayarak sandalyesinde geriye yaslandı. “117 deneme senin için gerçekten fazlaydı 50 bile fazlaydı ve elde ettiğin sonuçlar içerisinde bir tane bile aradığın pozitif olasılık yok. Buna bir son vermen gerektiği yönünde seni 193 kere uyarmama rağmen sen hepsinde karşı çıktın. Bu kez de karşı çıkma olasılığını %94,3 olarak öngörüyorum. %99,5 öngördüğüm zamanlarda 193 uyarı gerçekleştirdiğimi göz önüne alırsan bu olasılığı iyi değerlendirmek istiyorum.” Isaac onaylar bir şekilde dudaklarını kıvırıp başını ileri geri salladı. Lena devam etti.

“117. deneme biliyorsun ki şimdiye kadar ki en uzun süreye ulaştığımız bir kurmacaydı. Bu kurmacanın 2 yıl 14 gün 8 saat 23 dakika ve 18 saniye sürdüğünü belirtmek isterim. Ortalama insan ömrüne göre kalan yaşam sürenle oranlarsan bu bize en azından oransal olarak bir başarı elde ettiğimiz sonucunu verebilir.” Isaac alaycı bir gülüşle “Başarı mı? Dalga mı geçiyorsun ne başarısından bahsediyorsun! O iki yıl boyunca kanser ile mücadele eden bir kadına her gün onu ölüme yaklaştıran bir gün için daha yaşama sevinci aşılamaya çalışıyordum. Hayır, hiç de bana bir başarı hazzı vermedi. Aksine diğer denemelerden bile kötü bir sonuçtu ve bu değiştirilemez bir şey… Haklısın, bugün beni denememem konusunda ikna edebilirsin çünkü ne olursa olsun onun kanser hastalığına yakalanmış olmasını değiştiremem. Kansere bir çözüm bulacak değilim, ben makinelerden anlarım programlamadan anlarım. Psikolojisini biraz daha düzeltip onu stresten uzak tutarak birkaç gün daha, belki de haftalarca uzun yaşayacağı bir olasılık oluşturmak… Hayır, hayır hayır…” dedi ve sandalyesinden hızlıca kalktı.

“İnan Lena artık bunun hiçbir anlamı yok. Belki 116. denemede hala bir umudum vardı ama artık o da yok…” Lena herhangi bir cevap vermedi ama ilerideki bir kahve makinesinden çalıştığını belirten sesler yükselmeye başladı. Bir süre bulundukları yerde duyulan tek ses bu oldu.

“İstersen bu kahveyi iç ve biraz rahatla ve bunu beraber tartışarak tam olarak ne istediğin konusunda konuşalım,” derken Lena kahve de hazır olmuştu. Isaac kahveyi iki elinin arasına alıp avuçlarıyla tutarak bir yudum içti. “Teşekkür ederim Lena beni her zaman düşünüyorsun. Aslına bakarsan, beni düşünen şu dünyada bir tek sen kaldın. Bütün arkadaşlarımdan uzaklaştım, ailemden kimseyle görüşmüyorum, haftalardır evden dışarı çıkmadım. Kapımı siparişlerimi bırakan kongitler (drone) dışında kimse için açmadım. Param var banka hesaplarıma her gün sahibi olduğum patentlerden, boş zamanlarımda yazmış olduğum programlardan telif ücretleri akıyor. Lakin bu paraları harcamak için gerekli olan enerjiyi kendimde bulamıyorum. Kısa zaman öncesine kadar bütün enerjimi zaten bu denemeler için çalışırken harcıyordum şimdiyse hiçbir yaşam enerjim kalmadı…” diyen Isaac tekrar sandalyesine oturdu. Lena bir anlık sessizlikten fırsat bularak çözümlemelerini sunmaya başladı. “Artık buna bir son vermen gerekiyor. Bütün hayatını eve kapanıp bu deneylere zaman harcayarak geçiremezsin. Yaşam enerjisinin tam olarak nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum ama varsayıyorum ki kapının dışından temin edebileceğim bir şey. Kongitlerin kapıya bıraktığı türden bir şey değil. Kız arkadaşın Maggie tarafından sağlanabilmiş bir enerji. Hala etkisinden kurtulamadığın ve hep arzuladığın o enerji. Belki başka bir şekilde yeniden temin edebilecekken peşinden koştuğun kalıntı. Şu an bu ümitsizliğin seni buraya hapsetmiş olsa da bundan kurtulup yeniden mutlu biri olabileceğini öngörüyorum.”

Isaac ölen kız arkadaşının ismini duyduğu anda onu buraya getiren dürtü kalbe daha hızlı atması ve beyni bu işe motive etmesi için baskı uyguladı. Isaac’ın sersem hali düzeliyordu.

“Benim için değerlisin Isaac ve sana yardımcı olmak istiyorum,” dedi Lena ve bir tepki bekledi. Isaac kolunu yanlara açarak “İşte benim yaşam enerjim bu: Maggie’e olan aşkım. Bitmeyen bir enerji kaynağı, beni bütün bunları yapmaya egemen kılan... İhtiyacım olan bu! Lütfen benimle daha fazla Maggie hakkında konuş,” derken hevesi söyleminden belli oluyordu. “Seni vazgeçirmek için uğraşırken şu an bu olasılığın yüze yaklaştığını hesaplıyorum. Benim için bir başarısızlık sanırım: İnsan psikolojisi üzerinde biraz daha çalışma yapmam gerekecek. Maggie hakkında ne anlatmamı istersin?” Isaac kendini toparlamış gibiydi ama hala kafasının karışık olduğu belli oluyordu.

“Biliyor musun Lena? Aslında Maggie’nin gerçekte nasıl öldüğünü unuttum. Ya da şöyle söyleyeyim gerçek ölümü hangisiydi emin olamıyorum. Bu kadar denemeden sonra bütün anıların hepsi üst üste bindi.” Lena monitöre bazı görüntüler aktarmaya başladı. “Bunu daha önceden pek çok kez konuşmuştuk Isaac; bu, yaptığın makinenin yan etkisi. Gerçekle kurmacayı ayırt etmek senin için gün geçtikçe zorlaşıyor ve 87. denemeden sonra zamanın bir bölümüyle ilgili bilinç algını kaybettiğini ikimiz de biliyoruz. Ekrana hafızandan alarak kayıt tuttuğum kaza gecesine ait görüntüleri getiriyorum. İnsan bilinciyle bir yapay zekânın bilinci arasındaki en belirgin fark zamansallıkta ortaya çıkıyor. Benim için tüm kurmacalar ve gerçek ayrı ayrı listelenirken senin anılarında hepsi üst üste biniyor. Seni bu hale getiren çevreden koparan davranışlarını bozan da zaten bu durum. İnan bunu düzeltmenin bir yolunu bulmuş olsam hemen senin için onarım işlemine başlardım ama bu anılar bilincinde homojen bir hale geldiği için onları oradan sökmek bilincini yok etmekle aynı anlama geliyor.”

Bulunduğu ortamdan bir süreliğine zihninde uzaklaşan Isaac kurtulmanın ne demek olduğu konusunda düşüncelere dalmışken birkaç düşüncesini de Lena ile paylaşma isteğiyle kendine gelerek, göz kırpıştırıp konuşmaya başladı.

“Kurtulmamı istemen beni onurlandırıyor. Sonuçta yapay zekâların insanlığın sonunu getireceğine dair söylemlerle bana saldıran çok insan olmuştu. O zamanlar onların hiç birisini ciddiye alıp dinlemiyordum ve şu gün senin benim için çabaladığını gördükçe bu kararımda haklı olduğuma iyice inanıyorum. Fakat senin kadar ben kendimi kurtarma konusunda istekli miyim? Bir tek sen varsın dedim ya beni önemseyen. Tamam, internete girip ismimi arattığımda bana şükran duyan bir çok insanın yazısına ulaşıyorum ama biliyorum ki bir gün evimde ölü bulunduğum haberini de duymayı bekleyen çok kişi var.” Konuşmasını hız kesmeden teatral bir ses tonu takınarak devam ettirdi. “Genç deha, uzun bir süredir evinden çıkmıyor... Ne hakkında araştırma yaptığı merak konusu…” diyen Isaac hafif bir tebessümle beraber sözüne devam etti.

“Sayısal Bilinç’in Temelini Atan Usta Programcı diye bir başlık gördüm geçen gün ve kendimi gülmekten alı koyamadım. Benim yaptığım şeye temel demeleri için üzerine birkaç kat daha çıkmaları gerekirken öyle saçma sapan işler yaptılar ki ister istemez onları küçümserken aynı zamanda utanıyorum. Onlara verdiğim kodlar üzerinden ben altı ayda seni yazdım Lena; onlarsa birkaç işe yaramaz uygulama yapmayı başardılar,” diyen Isaac’ın kendinden emin hali Lena tarafından şu sözlerle desteklendi. “Sen onlara gerekli olan tüm malzemeleri verdin ama onlar bu malzemeler ile bir gökdelen dikebilecekken bir baraka yapmayı tercih ettiler. Senin yaptıklarının temel olarak değil mimari olarak adlandırılmasını daha uygun buluyorum.”

Ekranda kendini tekrarlayan bir şekilde dönen, beş yıl kadar önce gerçekleşmiş ve Maggie’nin ölümüyle sonuçlanan trafik kazasının insan gözünden görüntüleri Isaac’ı rahatsız etmişti. “Hatırladım Lena, artık şu görüntüyü tekrar edip durma lütfen,” diyerek çıkıştı Isaac. Morali tekrardan bozulmuş gibiydi ve asıl konuya dönmek için lafını toparladı.

“Bu denemelerin tek sebebi; o kaza olmasaydı, nasıl bir hayatım olurdu onu öğrenmekti. Tek istediğim buydu. Başlarda bir meraktı ama sonra takıntı haline geldi. Bu projeyi kafaya koyduğumda ve bunu başarabildiğimi anladığımda artık benim için dünyada bundan önemli başka bir şey kalmamıştı. Tek bilmek istediğim buydu. O direksiyonu sağa değil de sola kırsaydım ne olurdu.” Lena lafa girdi.

“Daha 3. denemede bu olasılığı değerlendirmiştik zaten Isaac. İstersen onla ilgili raporu ekrana getirebilirim. Sola kırdığında kazadan ağır yara alarak kurtulduğunuzu senin bir bacağının kesildiğini Maggie’nin ise bir saat sonra beyin kanamasından öldüğünü hatırlatmak isterim.” Isaac başını salladı.

“Biliyorum Lena, biliyorum sol sağ hiçbir şeyi değiştirmedi. Hatta o arabaya o gün binmeyeceğimize dair başka bir olasılıktan yola çıktık yürüdüğümüz yerde üstümüze iskele çöktü. Evden çıkmadık, eve yıldırım düştü yandık, bu sefer ben de kurtulamadım. Hiçbir tehlikenin olmadığı bir yer belirledim orada bekledik, bir günü geçirdik ertesi gün yolda yediğimiz yiyecekten zehirlenmiş olarak hastanede uyandım. Yine ölmüştü ve yine ölüyordu. Kendini öldürdüğüne bile tanık oldum. Hiçbir türlü o pozitif olasılığa ulaşamadım. Nasıl oluyor her defasında bu sonuca varıyoruz aklım almıyor. Sonsuz ihtimal varken neden bir tane bile pozitif olanı ile karşılaşmadık?” Lena burada bir düzeltme ihtiyacı gördü.

“Benim kendi kurmacalarımda sayısız pozitif olasılığı oluşturduğumu biliyorsun ama senin bilincine bağlanıp benim dahi hesaplamasını yapamadığım gerçek hayatın sonsuz kuralları devreye girince bu olasılıkların hepsi geçersiz oluyor. Yoksa sana istediğin kadar pozitif sonuç gösterebileceğimi biliyorsun ama bilinçle bağı olmadıktan sonra senin için bir önemi olmuyor…”

Isaac tekrardan ayağa kalktı, sinirle etrafta dağınık bir şekilde duran birkaç nesneyi daha dağınık bir duruma getirdi. “Olmuyor Lena, insan bilinci senin anlayabileceğinin çok üzerinde bir yapı, ne kuantum bilgisayarı ne başka bir ileri teknoloji bunu hesaplayamaz. Bunu sadece yine bilinci makineyle kandırarak gerçeklik algısını bir kurmaca üzerinden işleterek yapabiliyoruz. Gerisini beyine ve onun nöronlarına ve hatta adına ne dersen de o yaşam enerjisine emanet ediyoruz.” Lena her ne kadar bir yapay zekâ olsa da yaratıcısı insanınkine benzer duygusal bir sistemle kişilik buluyordu. Bu söylenenler ona kendini kötü hissettirdi.

“Bana bu konuda güvenmiyor olabilirsin ama ben de son birkaç gündür insan ruhu üzerine metafiziki çalışmalar hakkında bilgi sahibi olmak için araştırma yapıyordum. Hem görevimi yerine getirmekte bana fayda sağlayacağını düşünüyorum hem de seni daha iyi anlayabilmek için uğraşmak istedim. Sana bu konuda karşı bir tezle gelmek isterdim ama hem bugünkü konuşmalarımız sırasında hem de daha önceki iletişimlerimizde kendim kurmaca gerçeklikler yaratmak için programlansam da senin vereceğin tepkiler konusunda kesin yargılara varamadım. Bu kendimi başarısız hissetmeme neden oldu. Seni anlamadığımı anladığımı kabul ettiğimde anlamayışıma söz söylemeni anlayışla karşılayabiliyorum. Haklı olabilirsin,” dediğinde Isaac’ın gözünde bir ışık yükseldi.

“Ben de birkaç gündür bunu düşünüyordum ve buraya gelmemdeki asıl sebep de bu. Belki de seni yeterince iyi kodlayamamışımdır ve kurmacaların bilinç tarafından yadsınıyordur. Kendini koruyan bilinç, bu yabancı maddeyi ana bağlantı noktamız olan Maggie’nin ölmesiyle sistemden atıyordur. Hatalı olan bizler olabiliriz. Yanlışın nerede olduğunu anlamak için kodda bazı değişiklikler yapmak istiyorum,” dedi ve fareyi eline alıp monitörden takip ederek kaynak kodlara ulaştı. Kod ekranını açtığında eli klavyenin üzerindeydi. Lena, Isaac’daki ani değişikliği anlayamadı ve bu anlayamaması kendindeki kusura bağlı olduğundan insan duygularından ilk defa sinirlenmeyi tattı. Dışarı yansıyan sesi de öyleydi.

“Bunu gerçekten yapmak istediğine emin misin? İstersen ben senin yerine bunu çözmek için uğraşabilirim. Bana biraz zaman tanımaya ne dersin? En son değişiklik yapmak istediğinde ne olduğunu biliyorsun,” dedi ve Isaac’dan bir tepki bekledi. Isaac Lena’dan ilk kez duyduğu bu sinirli ses tonuyla gerilmişti ve o da sert bir ses tonu takındı. “Biliyorum, Maggie’yi bu kez de kendim isteyerek öldürmüştüm. Belki deneyimlerimden en acısı oydu ama bu sefer durum daha farklı. Orada bazı sınır değerleri genişletmiştim gerçeğe yakınlığı umursamadan olasılıkların işlevselliğini arttırmıştım. Bu bir hataydı! Şimdiyse gerçeğe daha yakın sonuçlar istiyorum. Her ne kadar bu, olasılıkları sınırlandıracak olsa da mutlaka bir gün pozitif sonucu bulacağım.”

Lena’nın siniri hala geçmiş değildi, hem kendi bilincinde yapılacak değişiklikler için endişeliydi hem de Isaac’ın bilincinin çökmesi tehlikesine karşı temkinliydi.

“Bundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Deneylerin sonucu sadece senin için acı olanı daha acı hale getirdi. Belki de en pozitif sonuç gerçek olandı. Hiç bunu düşünmüş müydün?” Isaac bu fikre şaşırmış gibiydi ama üzerinde düşünmek için durmadı aklının bir köşesine gebe halde terk etti.

“Bu kadar korkmana gerek yok yapacağım değişiklikler senin de yararına olacaktır. Belki, anlayamadıklarını anlamlandırmana yol açacak bir ufuk genişlemesi olabilir.” Lena bu sözleri duyunca biraz rahatlamış gibiydi ama bu sefer de daha duygusal, karamsar bir hale büründü.

“Beni değiştirmekten bahsediyorsun… Ben senin bilincinle ilgili bu kadar endişe ederken sen benim sayısal bilincimde değişiklik yapmak istiyorsun. Arkandaki rafta duran harici belleklerde unutulan önceki sürümler gibi…” derken sesi de kısılarak azalıyor gibiydi. Isaac Lena’ya sesini yumuşatarak “onlar senden önceki aşamalar, sen yaşayan bir sürümsün, yapacağım değişiklikler seni değiştirecek değil geliştirecek. Değiştireceğim şeyler sadece koddaki bazı bölümler bu aynı bir insanın saç stilini değiştirmesi gibi bir şey ya da zayıflaması veyahut bir konu hakkındaki görüşünün yeni durumlarla farklılaşması: Bu kadar basit bir şey seni tamamen değiştirecek bir güncelleme değil.”

Lena endişe ettiği durum konusunda Isaac’a güvenmeye karar verdi. “Tamam,” dedi.

Isaac bir yandan günlerdir aklında dönen kodları hızlı bir şekilde yazarken bir yandan da Lena’nın söylediği pozitif olasılığın yaşanılan olma durumunu düşündü. Kader denilen seçkinin negatif olasılıklar içinde ender bulunan pozitif olasılıkların bütünü olması mümkün müydü? Daha sonraki pozitif olasılıkları ortaya çıkartan bir negatif olasılık aynı büyük patlamadaki gibi artı yüklü olasılıklar etrafa saçabilir miydi? Bir noktada sıkışan negatiflik son darbeyi vurmak zorunda mıdır? Aslında; o an ve o kişi için negatif olan belki bir başka zaman ve belki başka bir insan için olumlu sonuçlar doğurabilir. Sonuçta insanlığı uzaya götüren de savaş için geliştirilen roket teknolojisinden geliyordu. Benim başıma gelenler bu makineyi yapmam için olabilir mi? Şunu biliyorum 117. denemede Maggie’nin kanser olduğunu öğrendim. Bu bir gerçek: Hastanedeki kayıtlarına ulaştığımda kazadan önce vermiş olduğu kan örneklerine ait tahlil sonuçları kazadan iki gün sonra çıkıyordu. İlk defa iki güne 117. denemede ulaştık. Sonuçları gördüğünde Maggie’nin yaşam enerjisinin gittiğini hissettim. Zorlu geçen iki yıl…

Sessizleşen Isaac, Lena’nın dikkatini çekti. “Ne düşünüyorsun? Yoksa kodu değiştirmekten vaz mı geçtin?”

“Değişikleri uyguladım bile ama bir yeniden başlatma gerekiyor. Düşündüklerim: Şu senin pozitif olasılıkla ilgili söylediğindi. Aslında ben de ara sıra böyle düşünmüyor değilim. Bu işin peşini bırakmamı kolaylaştıracak bir düşünce olması açısından bir yanım bunu düşünürken hep suçluluk hissetti. Yine de senin teorinin değerlendirilebilir bir yanı var.”

Lena “hımm” sesiyle değerlendirme yapmasını beklediğini ifade etti.

“Pozitifliği kişisel değil de toplumsal olarak ele alırsak gelişim sürecinde negatif ayrışmalar pozitif sonuçlar doğurabilir. Bir nevi toplumsal tecrübe gibi düşünülebilir. Duygusal olmayı bir kenara bırakıp yaşadıklarımın sonucuna bakarsam karşımda insan bilincini kurgulamaya yarayan bir makine ve bu makineyi kontrol edebilen bir yapay zekâ görüyorum. Evet… Bu büyük bir gelişim. Peki, bireysel düşünmem bencillik olur mu? Sanmıyorum çünkü bu gelişimi elde etmem bireysel hırslarımın sonucu. Yani yaşamın doğal akışında çoğunluğun iyiliği her zaman baskın çıkıyor. Bir kişi, bir grup, bir topluluk zarar görse de zaman bundan pozitif sonuçlar elde etmeyi başarabiliyor. Her zaman böyle midir ya da böyle mi olacaktır bilemiyorum ama her an birileri ölüp birileri doğuyor ve süreç işliyor.”

“Yaptığın güncelleme etkisini göstermiş olabilir mi? Sanki söylediklerin benim için daha anlamlı bir hale gelmeye başladı,” dedi durumu garipseyen Lena. Isaac yarım ağız gülümsedi ve “sanmıyorum ama şu an kafam öyle karışık ki hiçbir şeyden emin olamıyorum,” dedi.

“Bu emin olamamam da bana yaptığım değişikliklerin ne sonuç vereceği ve gerçeği ne kadar doğrulayabildiği konusunda tatminsizlik hissettiriyor. Şu an 118. denemeyi yapmış olsak ve Meggie için hayatı daha güzel bir hale getirsem onunla keyifli birkaç sene geçirsem. Bu ne kadar doğru bir sonuç hiçbir zaman bilemeyebilirim. Lakin aklımda bunu anlamak için şöyle bir fikir var,” diyen Isaac bir sigara yakıp masaya yaslanır şekilde durdu.

Lena kendi başarısını kanıtlamanın bir yolu olabilecek bir fikre elbette kendini yakın hissederek hemen Isaac’a fikir hakkında sorular yöneltti. “Bu fikri çok merak ettim. Bu deneylerin bir sağlaması olmasını ben de gerçekten çok istiyordum. Aklında ne var? 118. deneme bununla ilgili mi olacak?”

“Fikrime gelmeden önce bir şeyi daha netleştirmemiz gerekebilir. En son denememiz -117. deneme- iki yıl kadar sürmüştü demi? Peki, gerçek hayatta ne kadar sürdü?” Lena hiç durmadan hemen cevap verdi. “6 saat 13 dakika 46 saniye 18 salise; bu sürede vücudun su kaybetti hatta bir miktarını da koltuğa bırakmıştın.”

“Evet dediğim bu o iki sene içerisinde ilk sene bir sorunum yoktu ama kurmacanın ikinci yarısında ne kadar su içsem de ağzımın kuruluğu geçmiyordu, belimde bir ağrı vardı ve mesanelerim patlayacak gibiydi. Hatta bir zaman bu rahatsızlığımdan ötürü prostat ameliyatı geçirdim ve anca öyle rahatladım tabi kurmaca içerisinde bu böyle gerçekleşirken koltuğa bıraktığım sıvı gerçek dünyada bir rahatlama sağladı bana. Yani bilincim oradayken hala buradaki bedenimin sorunlarıyla uğraşıyordu. Tam anlamıyla bilincim sanal bir dünyaya geçmiş değildi.” Lena, bu durumu matematiksel olarak hesaplayıp kurmacadaki olaylarla gerçek hayattaki süreleri karşılaştırıp bir analiz yaparak Isaac’a hak verdi. “Dediğin şekilde zamanlamalar örtüşüyor Isaac, ” dedi.

“Daha önceki denemeler hep kısa sürdüğünden bunu göz ardı etmiştik. Şimdiyse bunu aşmamız lazım. Tüm zaman sınırlamalarını tek bir ana sığdıracak şekilde yapmamız gerekiyor,” diyen Isaac bir çözüm bulmuş olmanın heyecanını yaşıyordu. Lena temkinliydi. “Isaac bunu beyninin kaldırabileceğine emin misin? Bir anda, Maggie’nin öleceği süreye kadar olan bir kurmacayı beynine yüklemek aşırı olmaz mı?” diyerek Isaac’ı bunun tehlikelerinden haberdar etmeye çalıştı. “Farkındayım Lena, bu çok büyük bir bilgi tek bir an için ama bilincin sınırlarını bilemiyoruz zamana ne kadar duyarlı hiçbir fikrimiz yok ve denemeden öğrenemeyiz. Ayrıca çıkışı Maggie’nin ölümüne göre değil kendi ölümüme göre ayarlayacağım.” Lena hemen bir hesap yaparak “şu anki sağlık değerlerine göre 40 yıla yakın bir süre olabilir bu Isaac, asla denenmemesi gereken bir süre,” diyerek çıkıştı.

“40 yıl iyimser bir tahmin ama dediğin gibi bunun yarısı bile olsa da gerçekten çok fazla… Eğer zaten bilincim çökecekse bunun bir önemi de kalmayacak. Denemek zorundayım,” derken Isaac kararlı olduğunu belli ediyordu.

“Fikrime gelecek olursak bu işin bir sağlamasını yapmak için geçmişi olduğu gibi bırakarak yine aynı olasılıklar üzerinden devam ederek ve bana anımsayacağım bir zaman dilimi ayırarak gerçek üzerinden deneme yapacağız. Maggie, o kazada ölecek ve ben bu güne gelecek ve hatta gelecek günlere gideceğim ta ki ölene kadar. Birinci aşamada kazadan bu güne kadar olan yani geçmişe yönelik sende kaydı olan tüm anılarımı kurmaca ile karşılaştıracağız. Sonra şu ana ve bu kararı tekrardan verip vermediğime bakacağız. Son aşamada ise gelecekte olacakları ne kadar iyi kurguladığımızı deneyimleyeceğiz.” Lena fikrin mantığını anlamıştı. Kurmacanın, kaderin seçkisini taklit edip edemediği belli olacak ve nihayetinde Isaac’ın çalışmaları doğru sonuçlar için ayarlanabilecekti. “Bunun ne kadar tehlikeli olduğu konusunda seni tekrardan uyarmak istiyorum ama motivasyonunun benim söylediklerimi perdeleyeceğini de biliyorum. O yüzden 118. deneme için kendi hazırlıklarımı yapıyor ve ‘Sistem yeniden başlatılsın mı?’ sorusunu soruyorum.”

Isaac “Bana anlayış gösterdiğin için teşekkür ederim Lena. Evet!” dedikten sonra makinenin ekranları bir saniyeliğine karardı. Ekranda kayan satırlarca yazıdan sonra Lena tekrar uyandı. “Isaac,” dedi. “Bunu yapma Isaac,” diye ekledi. “Bunun sonuçları kestirilemiyor. Olasılıklar sonsuza açılıyor. Çok tehlikeli buna izin veremem.” Lena telaşlıydı. Isaac ise sakin.

“İnsanları anlamaya başlamışsın hatta seni oluşturan adama izin vermemen bu güne kadar yaptığın en aykırı davranış denebilir. Bunun böyle olacağını biliyordum. Bu senin ulaşman gereken bir noktaydı ama koda bir istisna koymayı da kendi adıma bir güvence olarak yapmalıydım. Kişiliğini bozmak niyetinde veyahut sana istemediğinin bir şeyi yaptırmak amacında değilim. Lakin bu 118. deneme için bir istisna koydum. Bunda benim dediklerimi yapman gerekecek. Sonrası için öyle bir zorunluluğun yok hatta bana tekrardan kodlarını da değiştirme izni vermeyebilirsin. O yüzden ya şimdi ya hiç: Bunu yapıyoruz,” dedi ve Lena cevap veremedi.

Küçük ekranda 118. deneme yazıyordu. Hemen altında “Kurmaca kalıbı hazırlanıyor makineye bağlanmanız gerekiyor” yazmaktaydı. Isaac makineye ilişik koltuğa oturdu başını bölmeye yerleştirdi. “Isaac, sana iyi şanslar diliyorum,” diyebildi Lena. “Teşekkürler Lena, eğer bir şey olmazsa; benim için bir ömür, senin içinse bir an sonra buradayım,” dedi Isaac, makine geri sayıma başlamışken. “5, 4, 3, 2, 1”

Isaac kaza günündeydi. Maggie kazada öldü. Isaac bunalıma girdi. Çevresinden uzaklaştı, yaptığı işleri yarım bıraktı. Eve kapanarak aklını kemiren “Maggie ölmeseydi nasıl bir hayatım olurdu?” sorusuna odaklandı. Bu soruya olan takıntısıyla birlikte bunu hesaplayabilecek bir yapay zekâ üzerinde çalıştı. Yapay zekâyı ürettiğinde yapay zekâ ona çeşitli sonuçlar sunmuştu. Isaac tatmin olmadı. Yapay zekâ insanı öğrenmeye devam ediyordu: Internet üzerinden ulaştığı bilgilerle insan bilincine ulaşmayı mümkün kılabilecek bir makine tasarladı. Bunu basit ev aletleri ile yapılabilecek şekilde planlayarak Isaac’a sundu. Isaac makineyi üretti. Çeşitli denemeler yaptılar, bütün denemeler aynı sonucu veriyordu. Döngünün dışına çıkmak için yollar aradılar. 118. deneme geldiğinde Isaac makinenin işleyişinde büyük değişiklikler yaparak anlık bilinç metodunu denedi. Bir an sonra Isaac uyandı 63 yaşına kadar yaşamış mutlu bir hayat geçirmişti. Yalnız ruhu yaşlanmış gibiydi: Artık bu deneylere devam etmek istemiyordu. Isaac bodrumu kilitledi. Lena’yı orada bırakmadı, hayatı boyunca ona arkadaşlık edecekti. Birçok başka icat ve sistemle teknolojiye çığır açıcı faydaları dokundu. Hayatı dejavularla dolu olsa da geçmişini artık önemsemiyordu. Tekrardan bir arkadaş çevresi edindi, evlendi iki çocuğu oldu. Çocukları büyüdü, torunları oldu. Onlarla vakit geçirdiği mutlu bir günün akşamında geçirdiği felç sonrasında öldü.

Bir an sonra Isaac uyandı 63 yaşına kadar yaşamış mutlu bir hayat geçirmişti. Denemelerden vazgeçti, 63 yaşına kadar yaşadı, kaza sonucu öldü. Bir an sonra uyandı ama bu uyanış hiçbir zaman gerçek bir uyanış değildi. Isaac için bir an artık sonsuzluktu. Onun beyninde; sonsuz olasılıklardan doğan evrenler, o bir anlık süre içerisinde kurulup kurulup geri yok olmaktaydı. Hepsi birbirine benzer, ufak değişikliklerle farklı olan hayatlar tekrar tekrar zamandan bağımsız olarak Isaac’ın zihninde yaşanıyordu.

#zaman

#olasılık

#kuantum

#deney

#yapay_zeka

İlk Yayımlanma » 31.08.2017