Soğuk metal zemine, bileğinden kesik kolundan akan kanlarla “KA” yazmıştı. Henüz yazmak istediğini yazmayı bitirememişti ama damarlarındaki kan bitiyordu. Gözleri karardı bütün vücudu karıncalanırken… Ensesinde tenini etiyle birlikte yakan bir soğukluk hissetti. İrkilmeye yetecek gücü olmadığından bir karın kasılması kadar tepki verebildi. Bu kasılmada çıkan son nefesiyle birlikte yan yatarak devrildi.
Kadının kesik kolundan ilk fışkıran kanlar neredeyse pıhtılaşmıştı. Karşısındaki pencerenin camından süzülerek pervazında toplanmış kan birikintisinin bir kısmı taşarak duvara dökülmüştü. Pencereden Ay bütün parlaklılığıyla görünüyor ve bu parlaklık yerdeki kadının çizikler içindeki yüzünü hafifçe aydınlatıyordu. Kadının çıplak ayağına ait olan bir yarım bot gerideki merdivenin ilk basamağında parçalanmış halde duruyordu. Kadın merdivenleri tırmanırken botuyla birlikte kan izlerini de merdivenin çeşitli basamaklarına bırakmıştı. Bu kadar kanın meydana getirdiği koku metal merdivenlerdeki oksitlenmiş pas kokusuna karışmıştı. Kadının yığıldığı zeminle kadın arasına sıkışmış bir adet tabancanın parlayan namlusu belli belirsiz, fasılalı kırmızı yanan alarm ışığında görünüyordu. Sağ eli bu silahı beş dakika önce ustalıkla kavrıyordu.
Alarm ışığıyla birlikte inlercesine çalan siren sesi etrafta duyulan çığlık seslerini bastırıyordu. Geminin dışındaki karanlığa; pencerelerden, yanıp sönen ışıklar hücum ediyordu. Çok da uzakta olmayan diğer gemideki gözler bu ışıkları seçebiliyordu. Havası, çalışmayan havalandırma sistemi yüzünden tazelenmeyen geminin içinde kan kokusu koyu yeşil gözlü yaratıklar için iştah açıcı bir davet oluşturuyordu. Bu yaratıklardan birkaç dakika önce diri olan bir tanesinin cesedi merdivenin başladığı yerde kafasını delip geçen mermilerin dağıttığı beyninden çıkan parçalarla yan yana uzanıyordu. Çok geçmeden bir tanesi daha onu çiğneyerek merdivenlere yöneldi. Merdivenleri usul usul dört ayağıyla çıkan yaratık yerdeki kadın cesedinin bacak bileğine dişlerini geçirip onu kendine çekti. Biraz yaklaştırdıktan sonra dişlerini etten çıkartıp kafasını geriye çekti. Karşısındaki avdan karşılık gelmediğini görünce onun ölü olduğunu anladı. Kadının vücuduna kafasını dayayıp onu sırt üstü çevirdi ve karnına sivri dişli çenesini daldırdı. Bağırsaklardan aldığı koca ısırık sayesinde onları sökerek dışarıya döktü. Kopardığı birkaç organı ağzında çok bekletmeden midesine indirdi.
Bir diğer yaratık daha, merdivenlerin başındaydı ama bu öbüründen aldığı cesaretle merdivenleri hızlıca tırmanarak çıktı. Cesedin kesik sol koluna yapıştı ve onu kendine çekti. Diğeri de kaburgalara sağlam bir ısırık atmıştı ve ceset havada yükselerek pencereye yapıştı. Küçük pencere cesetle kapandığında uzaya yayılan kırmızı ışıklardan birinin kesilmesi diğer gemideki mürettebat tarafından fark edildi. Diğer gemi silahlarını o bölgeye yöneltti. Ateş etmek için hazırlarken, bölgeden canlı bir insana ait yaşam sinyali alınınca işlemi iptal ettiler. Geminin içerisinde genç bir adam birkaç metre ötesinde yaratıklar tarafından parçalanan kadının durumunu gizlendiği yerden seyrediyordu. Silahında onlarla mücadele etmeye yetecek sayıda mermi yoktu. Yerini belli etmek istemiyordu. Yaratıklardan biri kadından kopardığı büyük bir parça ile güverteye ilerleyen koridora doğru kaçtı. Henüz oraya varmış iki tanesi kadından kalan küçük parçaya sulanmak yerine büyük parçayı götürenin peşine düştüler. Küçük parçayı yutmak için aceleci davranan kalan yaratık ise boğazına takılan kemik parçaları yüzünden öksürmeye başladı. Bu anda, oradan kurtulmak için fırsat bulduğunu düşünen adam silahına davrandı. Tek el ateşle yaratığı kulağından vurdu. Yaratık merdivenlerden aşağıya yuvarlandı.
Hızlıca hareket ederek saklandığı karanlık köşeden ileriye birkaç adım attı. Yaratıkların gittiği koridorun tersi istikametine doğru koşmaya başladı. Arkasına bir an için dönüp baktığında iki adet yaratık ve daha önce hiç görmediği başka tür kırmızı gözlü bir yaratığın daha peşinde olduğunu gördü. Birkaç metre sonra ardından kapayabileceği bir kapıya ulaşabilecekti bu yüzden arkasına bakmayı keserek koşmaya devam etti. Son adımını atarken ilk kez gördüğü yaratığın ağzından çıkan kırbaç misali bir dil onu ayak bileğinden yakaladı. Son kalan iki mermisinden birini o organı kopartmak için ateşledi. Ayağını kapı eşiğinden geçirdiğinde yumruk yaptığı elini kapıyı kapatan düğmeye vurdu. Kapı yeterince hızlı kapanabilmişti ama yaratıklardan birinin kolu arada sıkışmıştı ve kapıyı zorlayıcı hamleler yapıyordu. Adam çevresine işe yarar herhangi bir şey bulabilmek için bakındı ve az ötede belden aşağısı yenmiş bir asker cesedinin elindeki tüfeği gördü. Tüfeği almak için oraya yöneldi.
Kaptığı gibi tüfeği kuşandı fakat şarjörü takılı değildi. Mühimmat bulmak için etrafa hızlıca göz gezdirdi. Önündeki askerin üzerinde şarjör yoktu ama birkaç metre ötede parçalanmış kanlı bir elbisenin yanında iki adet şarjör vardı. Şarjörleri almak için ilerlerken ardındaki kapının neredeyse açılacak olduğunu fark etti. Yarı dolu bir şarjörü silaha tam taktığında yüksek tondan bir bağırma sesi kulaklarına ilişti.
Yemek hazır! Haydi, herkes yemeğe!
Çocuk “esc” tuşuna basarak oyunu dondurduktan sonra mutfağa doğru hızlı adımlarla ilerledi.