╒══►
Dizikitap.com
◄══╛
DZKTP
Liste
Yakınlaştırma
Öykü

Öykü

Kapat

░ Anlam Veremiyorum ░

Anlam Veremiyorum

Rüyamda bembeyaz boşluğun ortasında bir soytarı beni bekliyor. Yaklaşıyorum yaklaşırken de soytarıyı iyice süzüyor, tanımaya çalışıyorum. Başında ponponlu şapka elinde üç adet iskambil kartı var. Sırtında, eliyle bazen sağa sola sallayıp istediği renge bürünmesini sağlayan kırk yamalı bir pelerin var. Parlak dişleriyle gülümseyen yanını diğer tarafa çevirince asabi, ciddi bir surat gözüküyor ama hemen gülümseyen tarafını bana doğru döndürüyor. Belinde bir palaska bağlı ve ondan sallanan bir cop yerinde duramayan soytarının gayretiyle belli belirsiz gözüküyor. İyice yanına yanaştığımda gözündeki korsan bandına işlenmiş para sembolünü fark ediyorum. O an fark edemediğim ise bandın suret üzerinde bir asabi yana bir sırıtan yana soytarının sihirbazlık maharetiyle yer değiştirdiği oluyor.

Bir şeyler konuşuyor benle, ben de onla konuşuyorum lakin rüyalarımdaki konuşmalar hiç sonradan aklımın perdesine alt yazı olarak düşmez. Sanki sese dönüşmemiş telepatik güçlerle meydana getirilmiş gibidirler. O konuşur ben bilirim ben konuşurum o bilir. Elindeki üç adet karttan çekip dosya kağıdı büyüklüğüne getirdiklerini birer birer bana doğru uzatıyor ve bende tereddüt etmeden alıyorum. O zaman anlıyorum ki bunlar kağıt olacak kadar hafif ve yumuşak değiller besbelli camdan yapılmışlar. Renkler ince ince işlenmiş üzerilerinde ve ortalarında büyük harflerle tek kelime yazıyor. “Hesap, Tepki, Anlam” adında üç kartım var elimde ve bunlarla ne yapmam gerektiğini soytarı ciddi yüzünü göstererek anlatıyor. Birden ürpertici gerilime kapılıyorum. Koşsam kaçabilecek bir yer var mı diye göz ucuyla çevreme bakınırken soytarı ne ara çıkardığını kestiremediğim cop ile beni dürtüyor. Hemen ardından gülen yüzünü görüyorum ve nasıl oluyorsa soytarının dediklerini yapmaktan çekinmiyorum.

Üstüme doğru gelen soytarı beni kenara çekip arkamdaki yeni oraya geldiğine yemin edebileceğim kapıyı açıyor; içeri doğru yönelirken beni de çağırıyor. Kapıdan o geçerken dökülen üstü mühürlü, damgalı zarflar ben geçerken üzerinde sayılar yazan çeşitli büyüklükteki kağıtlara dönüşüyor.

Bir koltuk benim için hazırlanmış, yaklaşıyorum ve oturuyorum. Üç kartım elimde bekliyorum soytarı ise itekleye itekleye kocaman bir televizyonu önüme getiriyor. İşini bitirdikten sonra yorulmuşçasına bir iç çekip alnını cebinden çıkardığı mendiliyle sildikten sonra mendili bana uzatıyor. Elimi uzatıyorum -ne verse- almak için; mendili sallıyor küçük bir patlama ve devamındaki duman sebebiyle irkiliyorum, yüzümü kaçırıyorum. Dönüp baktığımda ise avucumdaki kumandayı görüyorum.

Kocaman bir açma kapama tuşu var, onun altında ise sırayla günlük yapılan işlere ait tuşlar listelenmiş; uyumak, yemek, içmek, çalışmak… En alttaki haberler tuşu biraz daha kumandalara yakışır bir tuş diye düşünürken ne yapmam gerekeceğini öğrenmek için başımı kaldırıyorum. O sıra soytarının da gözlerini üzerimden hiç ayırmadığını fark ediyorum ve bu beni biraz tedirgin ediyor. Sonra gülen yüzündeki gözünü kırpıp üzerinde parmağım hazır bekleyen haberler tuşuna basmamı istiyor. Bana en yaklaştığı an bu an olduğu için onu daha iyi tanımak adına gözlemlerken ciddi yüzünü çeviriyor ve kaşını kaldırıyor. Bu benim için yeterli oluyor ve tuşa basıyorum. Tabi o sıra gözündeki bandın da sürekli yer değiştirdiğinin ayırtına varıyorum.

Televizyon açılıyor haberler hızlı bir şekilde akıyor ama ardı ardına o kadar çok birbirinden bağımsız denilebilecek kareler geliyor ki ekrana takip edemiyorum. Soytarıya bakıyorum benden birkaç metre uzakta, ayağıyla sürüklediği bir sehpayı önüme doğru şiddetle itekliyor. Tekerleklerin üzerinde hızlıca gelen sehpa koltuğun kenarında duruyor. Gayriihtiyari düzeltme gereği duyuyorum ve iyice önüme çekiyorum. Üzerinde tam da kartlara göre üç adet oyuk var. Bu da bana kartları hatırlatıyor; koltuğun kenarına bırakmış olduğumu görüyorum ve hemen elime alıyorum. Soytarı yine gülen yüzüyle bakıyor. Elinin baş ve serçe parmağını katlamış bir ayağını üstüne koyduğu sehpayı işaret ediyor. Bir diğer eli ise usulca elimdeki kartlardan başlayıp televizyona oradan da sehpaya doğru deviniyor.

Sehpadaki oyuklarda kartlardaki yazıların aynıları var. Soytarının da jestlerini düşününce ne yapacağımı anladığıma emin oluyorum. Televizyona yoğunlaşınca yayın o kadar da hızlı gelmiyor ve böylece olaylara odaklanıyorum. Birden bir olay geçiyor ekrandan ben de refleks olarak tepki kartını vururcasına sehpadaki oyuğuna yerleştiriyorum. Camdan imal kart parçalanıyor, ışıklar saçarak yok oluyor. Bu bana bir nevi haz da vermiyor değil. Bir başka olaya daha tepki kartı kullanmak istiyorum. O sıra iki yüzü ile bana doğru bakan ve eğilerek hediye kurdelesi bağlı tepki kartı uzatan soytarıyı fark ediyorum. Aldığım gibi yapıştırıyorum sehpaya kartı, ışıklı gösteri beni iyice coşturuyor. Tam hızımı almışken hesap oyuğunun kırmızı kırmızı yanıp söndüğünü ve aynı anda soytarının hesap kartını işaret ettiğini görüyorum. Sehpa benden, hesap kartı istiyor bense çekinerek, sıkılarak veriyorum. Hesap kartının altındaki sonsuz sembolü küçük ama önemli bir ayrıntı olarak orada yer alıyor. Onu görünce diğerlerine bakıyorum, tepki kartının yerleştiği oyuğun altında “1A=2T” yazıyor. Anlam oyuğunda ise “2T 1H=1A” yazıyor. Elimdeki kartlara bakıyorum tek anlam kartım kalmış ve soytarının uzattığı bir anlam ve hesap kartı daha var.

Görüyorum ki bir şeylere anlam verirsem elime iki adet tepki kartı geçecek tabi bunun için bolca hesap vermem lazım. Hesap kartları sonsuz olduğundan burada bir sıkıntı yok. Tek sıkıntı hesap kartı verirken oluşan o buhran hissi; pek rahatsız edici oluyor. Şimdi yapmam gereken bir şeylere anlam vermek olduğu için televizyona iyice dikkat kesiliyorum. Bir bir akıyor kareler ekrandan; gayet de anlamsız geliyorlar. Bir türlü anlam veremiyorum, içten içe tepki vermek istiyorum ama veremiyorum. Anlam kartını elimde ovuşturarak gözlerimi ayırmadan ekranı izliyorum. Sayısını bilmediğim olay sonsuz karelerle anlamsızca akıp gidiyor ve ben katiyen anlam veremiyorum.

Bir an kulaklarımda soytarının kahkahası çınlıyor. Dönüp neden güldüğünü görmek istiyorum ama boynum uyuşmuş, zor zoruna ona doğru çeviriyorum. Gözlerindeki dehşet beni ürpertiyor hiçte eğlenceli bir soytarı değil bu diye düşünüyorum. Bir anda, yanımda uçsuz bucaksıza doğru sıra sıra dizilmiş başkalarının da televizyon karşısında dikkatli bir şekilde ekrana baktıklarını görüyor ve şaşırıyorum. Çoğu yaşlanmış; belli ki oturdukları yerde epeyce bir zaman geçirmişler derken ellerim gözüme geliyor. İçimde güçsüz bir kalp atıyor hızlı hızlı, heyecandan öksürmeye başlıyorum. Örümcek ağlarının sardığı bedenimden tozlar kalkıyor. Tekrar ellerime bakma cesareti buluyorum ve görüyorum ki kırış kırış olmuş, rengi soluk, benden uzak…

Soytarının kahkahası yavaş yavaş son bulurken bir elimle sıkı sıkıya tuttuğum anlam kartı çatırdayarak dağılıyor ve tuzla buz oluyor. Güçsüz kalbimin teklediğini hissediyorum. Soytarının acınacak halime gülen suratıyla bana baktığını gören gözlerim yavaşça kapanıyor. Aynı anda yatağımda gözlerimi açıyorum ve bu rüyaya anlam veremiyorum. Eşime dostuma anlatıyorum onlar da anlam veremiyor. Alarm sesiyle uyanmadığım güzel bir pazar sabahında bir yandan kahvaltı yaparken diğer yandan televizyonu izliyorum ve gördüklerime, göreceklerime, hiçbir şeye anlam veremiyorum.

#rüya

#sistem

#metafor

#anlam

#soytarı

İlk Yayımlanma » 01.07.2013
Yayımlandığı Yerler » Galepera Fanzin, zabkaf.tumblr.com